|
 |
|
EFENDİME GİDEMEDİM |
|
|
|
Bugün 25 ziyaretçi (75 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
 |
|
CEHENNEM |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
CEHENNEM
Ya Sırattan Düşersen...
Şiddetli korku ve zayıf bedeninle Sırat köprüsünün üzerinden geçişini düşün! Eğer gazaba uğramış ve affedilmemişsen, birden bire ayağının Sırattan kaydığını görürsün. Eğer Allah seni affetmezse, ayağının Sırattan kayacağı anki hâlini düşün! O anda kendi kendine, “Ebediyyen mahvolup gittim!” dersin. “İşte korkup endişe ettiğim başıma geldi.” dersin. Aklın uçar. Sonra diğer ayağın da kayar. Baş aşağı düşersin. Ayakların Sırattan kesilmiştir. Demir kancaların deri ve etlerine saplanmasından başka bir şey hissetmezsin. Bunlarla ateşe doğru çekilirsin. Ateş üzerine hücum eder.
Cehennem, Mevlâsının gazabından dolayı öfkesi kabarmış bir hâldedir. Ateş seni çektikçe sen Sırattan aşağıya doğru uçarsın. Ateşin hararetini hissettiğin anda, “Mahv oldum!” “Helak oldum!” diye feryat edersin. Pişmanlık ve teessüf bütün kalbini kaplamıştır. Daha ölmeden önce ve dünyadayken Aziz ve Celil olan Allah’ı razı etmeyi, hoşlanmadığı her şeyden de el çekmeyi ve böylece seni affetmesini boş yere temenni edersin.
Nihayet sen ateşin ortasına varınca, alevleriyle üzerine tamamen kapanır. Yüreğinin hasret ve pişmanlık ateşi doruk noktaya ulaşmıştır. Sen cenemme atıldığın anda şişersin. Sen yüzükoyun Cehenneme yuvarlanıp feryat ve figan ederken Aziz ve Celil olan Allah Cehenneme “Doldun mu?” diye seslenir. Sen hem Cenab-ı Hakk’ın seslenişini, hem de Cehennemin şu cevabını işitirsin: “Daha var mı?” (Kaf Sûresi: 30) Sen ateşin içinde iken, alevleri vücudunu sararken ve yaraları bedenini kaplarken Yüce Allah:
“Boş yerin var mı?” der. Sonra çok geçmeden vücudun akar, etlerin dökülür, sadece kemiklerin kalır. Sonra ateş içine salıverilir. Orada ne varsa hepsini yer bitirir. Sen feryat edip ateş de ciğerlerinin içine girerken, o ciğerlerinin hâlini düşün! Sen ağlayıp pişmanlığını haykırdığın hâlde bile artık sana acınmaz. Bir daha günaha dönmeyeceğim diye söz versen bile artık tevben kabul edilmez ve feryadına cevap verilmez.
Cehennemin İçeceği
Orada kalışın uzamışken hâlini bir düşün! Azap şiddetlenerek devam eder. Sıkıntı zirveye ulaşır. Susuzluğun şiddetlenir. Dünyadaki içecekleri hatırlarsın. Cehenneme sığınırsın. Sana azap vermekle görevli meleğin elinden kabı alırsın. Eline alır almaz altında avucun yanar. Hararetinden ve kızgınlığından elin parçalanıp etleri dökülür. Sonra o kabı ağzına yaklaştırırsın. Yüzün kavrulur. Sonra yudumlamaya çalışırken boğazının derisini soyar. Karnına ulaşınca iç organlarını parçalar.
Sen feryat ve figan edersin. O anda dünya içeceklerini, onların soğukluk ve lezzetini hatırlarsın. Sonra hararetini dindirmek ister ve dünyada alıştığın gibi yıkanmak ve suya dalmak sûretiyle serinlemek maksadıyla hamîm (kızgın su) havuzlarına koşarsın. Kızgın suya dalınca, tepeden tırnağa bütün bedeninin derisi soyulur. Daha hafif olur ümidiyle bir daha ateşe koşarsın. Sonra yine ateşin yangını sana şiddetli gelince kaynar suya geri dönersin. Böylece ateşle kaynar su arasında mekik dokursun.
Ateşin harareti son dereceye ulaşmıştır. Sen ise bir ferahlık ararsın. Kaynar su ile ateş arasında da bir ferahlık duyamazsın. Serinlik istersin ama asla bulamazsın. Sıkıntı, susuzluk ve yorgunluk dayanılmaz dereceye varınca Cennetleri hatırlarsın. Aziz ve Celil olan Allah’ın yakınlığını ve Cennet nimetlerini kaybetmekten gelen acı bir hüzün ve burukluk kalbinden boğazına doğru tırmanır. Sonra Cennetin içeceklerini, soğuk suyunu ve hoş yaşayışını hatırlarsın. Bundan yoksun kalmanın hasreti gönlünü parçalar.
Cevapsız Kalan Feryat
Sonra Cennette baba, anne, kardeş ve benzeri bazı akrabalarının bulunduğunu hatırlarsın, yanık bir kalbden yükselen hüzün dolu bir sesle onlara şöyle seslenirsin: “Ey anneciğim! Ey babacığım! Ey kardeşim! Ey dayıcığım! Ey amcacığım! Veya ey kız kardeşim! Ne olur bir yudum su! Onlar da sana red cevabı verirler. Böylece ümidini boşa çıkartmalarından ve Aziz ve Celil olan Rabbinin sana olan gazabından dolayı onların da sana öfke duyduklarını görmenin hasret ve üzüntüsünden kalbin parçalanır. Bunun üzerine dünyaya seni geri göndermesi ümit ve dileğiyle hemen feryat ederek Allah’a sığınırsın.
Ne var ki uzun bir süre, sana değer vermediğini göstermek için cevap vermez. Kuşkusuz sesin O’nun nezdinde menfurdur. Makamın O’nun yanında düşüktür. Sonunda Kendisine beslediğin bütün ümit ve emel bağlarını koparan şu sözleriyle sana seslenir: “Sinin orada Benimle konuşmayın!” (Mu’minûn Sûresi: 108) Sen, susup sinmeni emreden ve senin gibilere cevap verilmeyeceğini belirten O’nun bu ulu seslenişini işitince, âdeta ağız ve burnuna gem vurulur. Ruhun bedeninde çıkmakla kalmak arasında tereddütle gider gelir. Göğsünde nefesin daralır. Sesli sesli soluyan ve konuşmaya takat getiremeyen bir ıstırap içinde kalırsın.
Ümitsiz Çırpınış
Sonra Allah ümitsizlik ve hasretini daha da artırmak ister. Senin ve oradaki diğer düşmanlarının üzerine Cehennem kapılarını kapatır. Eğer O seni affetmezse, Cehennem kapısının gıcırdayıp üzerine kapandığını gördüğünde hâlini düşünebiliyor musun? Üzerlerine Cehennem kapıları kapatılırken gıcırtısını duyduklarında sen ve diğer Cehennem sâkinlerinin ümitsizliği ne büyük olacak. Çünkü, Allah‘ın kapıları bu şekilde üzerlerine kapatması, hiç kimsenin oradan çıkmaması için olduğunu anlamışlardır. Ümitsizlikten kalbleri parçalanır. Ümit bağları tamamen kopar. Kendileri için sonsuza dek Allah’ın azabından hiçbir kaçış, kurtuluş ve necat kapısı yoktur. Önlerinde ölümsüz, sonsuz bir hayat, bedenlerinden acısı hiç eksik olmayan bir azap vardır. Yürekleri sürekli olarak yanıp kavrulur. Onlara ebediyen rahatlık ve ferahlık yoktur. Bitmez hüzünler, tükenmez gamlar, onulmaz hastalıklar, çözülmez kelepçeler, sonsuza dek çıkarılmaz bukağılar, ebediyen dinmeyecek susuzluklar, asla bitmeyecek sıkıntılar ve gırtlaklarında duran zakkumdan başka hiçbir şeyle ve hiçbir zaman doyamayacakları açlıklar...
Allah’ın Rızasını Kaybetme Hasreti
Onlar zakkumun üstüne boğazlarını açması için “Su!” diye imdad isterler de kendilerine verilen kaynar su ciğerlerini parçalar. Aziz ve Celil olan Allah’ın rızasını kaybetme hasreti kalblerine oturur. Allah’ın Cennetteki yakınlığından yoksun kalmanın acısı yüreklerini kanatıp durur. Ağlamalarına acınmaz. Çağrılarına cevap verilmez. Feryatlarına koşulmaz. Pişmanlıkları kabul edilmez. Suçları bağışlanmaz. Aziz ve Celil olan Allah’ın gazabı onların üzerinedir. Onlardan sonsuza dek razı olmaz. Çünkü onlara gazab etmiştir. Allah’ın gözünden düşmüşler ve değerlerini yitirmişlerdir. Bu yüzden de onlardan yüz çevirmiştir.
Aç ve susuz bir hâlde, Cennet ehlinden yakınlarını çağırdıklarında hâllerini bir görebilseydin? Şöyle yalvarırlar: “Ey Cennetlikler, ey babalar, analar, kardeşler, bacılar! Kabirlerimizden susuz çıktık, Allah’ın huzuruna susuz vardık, susuz bir hâlde Cehenneme götürülüşümüz emredildi. Bize biraz su veya Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden bir şey gönderin!” Cennetlikler onlara “Susun!” diye cevap verirler. Yürekleri bir kez daha hasret ve nedametle dolar. Orada ümitsiz bir hâlde gidip gelirler. Sonsuza dek yüzleri serin bir meltem görmez. Orada ebediyen ağızları soğuk bir şeye değmez. Hiçbir zaman gözlerine uyku girmez. Onlar sürekli bir azap ve kesintisiz bir horluk içerisindedirler.
Allah Affetmezse
Allah seni affetmezse aynen bu örnekteki gibi olacağını düşün! Azap görenlerin sûretlerini bir görebilseydin! Ateş etlerini yiyip tüketmiş, yüz güzelliklerini silip götürmüştür. Vücutları mahvolup gitmiş. Sadece yanmış ve kararmış olarak birbirine ekli kemikler kalmıştır. Zincir ve bukağıları içerisinde endişe ve ıstırap çekmekte, ölüm ve helaklarını feryatla istemekte, çığlıklarla ağlayıp figan etmektedirler.
Onları bu hâlde görseydin, kötü manzaralarından duyduğun korkudan kalbin erir, pis kokularından vücudun zayıflar, cisimlerinin şiddetli sıcaklığı ve nefeslerinin hararetinden ruhun bedeninde duramazdı. Sen de orada, onlardan biri olarak, kalbinden ümit ve emel parıltısı kaybolup gitmiş, ye’s ve ümitsizlik seni kaplamış, acıklı bir hâldeki bedenini göz önüne getirerek bir düşün! Acaba hâlin nice olur?! Allah’ın sevip beğenmediği şeylere bakmanın ceza ve karşılığı olarak iki gözüne ateş dolar ve sen ateşin gözlerini yakarken çıkardığı sesi duyarsın. Ateş kulaklarına nüfuz eder ve sen onun uğultu ve gürültüsünü işitirsin. Ateş seni bürür ve kemiklerinden etlerini silkeler. İçine kadar nüfuz eder ve ciğer ve bağırsaklarını yer bitirir. Kalbini hasret, pişmanlık ve üzüntü kaplar.
Günahlarına Ağla!
Acizliğine karşı merhametin galeyana gelmiş bir hâlde bunları sakin bir kafayla düşün! Rabbinin sevmediği ve razı olmadığı şeylerden vazgeç. Böylece belki, O da senden razı olur. Aklınla O’na sığın ve günahlarını bağışlamasını dile ki, seni affetsin. Korkusundan ağla ki, sana merhamet edip kusurlarını bağışlasın. Hiç şüphesiz tehlike büyük, bedenin zayıf ve ölüm ise sana çok yakındır. Bunun yanısıra aziz ve celil olan Allah her şeyi bilir, seni görür ve seninle ilgili gizli-açık hiçbir şey O’nun ilminden kaçmaz. Sana gazab, nefret, buğz ve öfkeyle bakmasından sakın. O sana gazab ederse, sen ferahlık ve sevinç yüzü göremezsin.
Allah’ın emirlerine karşı gelmekten uzak dur, O’ndan kork, O’ndan haya et ve yüceliğini an. Seni gözetleyişini hafife alma, seni görmesini küçük görme. Senin üzerinde olan yüce makamını ve seni bilişini ta’zim et. Seni ansızın yakalamadan O’ndan kork ve çekin. Emirlerine muhalefet acısının izlerini görmeli ki, bu muhalefetten ne kadar pişman olduğunu bilsin. O’na karşı gelmekten dolayı üzüntün büyük olsun, gamın şiddetlensin ve bu isyanının ne derece seni üzüntüye boğduğunu görsün. Bunu senden bilip görürse, seni bağışlar ve günahlarından geçer. Aziz ve Celil olan Allah’a hedef olma! Çünkü, ne onun gazabına takatin, ne azabını kaldıracak gücün, ne ikabına katlanacak ve ne de yakınlığından yoksun kalmaya dayanacak sabrın yok. Öyleyse ölümle ona kavuşmadan önce kendini hazırla. Ölümün ansızın geldiğini kabul et ve sana yukarıdan beri anlattıklarımı düşün! Kaldı ki ben sana ölümle ilgili çok az şey söyledim. Bunları, kendi aleyhinde işlediğin suçları ve bu suçlarla hakettiklerini kesin olarak bilip inanan sakin bir kafayla düşün! Dinin hakkında başına gelecek musibeti göz önüne getir! Aziz ve Celil olan Allah üzerinde musibet acısının izlerini görsün. Belki sana merhamet eder, bağışlayıcılığı ve esirgeyiciliğiyle seni affeder. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
KURAN KERİM DİNLE |
|
|
|
|
|
 |
|
NAMAZ VAKİTLERİ |
|
|
|
|
|
 |
|
DUA |
|
|
|
|
|
|
KESİNLİKLE BAKMANIZI TAVSİYE EDERİM.
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLAHİLER |
|
|
|
|